Sağlık Bakanlığı’nın Kutladığı Halk Sağlığı Haftası Hakkında Basın Açıklaması

Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Eskişehirliler,   2001 yılından bu yana Sağlık Bakanlığı, 3-9 Eylül haftasını Halk Sağlığı Haftası olarak kutluyor. Bu hafta Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, sosyal medya hesaplarından halkımızı sabah yürüyüşlerine davet etti, sağlıklı beslenme için et, süt, yumurta, sebze, meyve yenilmesini önerdi. Bu paylaşımlarla ülkemizi yönetenlerin toplumun büyük kesiminden ne kadar uzakta olduğu bir kez daha görünür oldu. Sayın Bakan’ın, neredeyse gece karanlığında yola çıkan işçilerimizi, pazarın son saatlerinde kasalarda bırakılmış sebze, meyveyi almaya gelen kadınlarımızı görmesini bekliyoruz. Değerli Basın Emekçileri, Sağlık, kişilerin fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam iyilik halinde olmasıdır. Halk sağlığı ise, işte bu iyilik için gerekli tüm koşulların sağlanmasını ve hastalıkların önlenmesini ifade eder. Peki ülkemizde bu açıdan durum nedir? BES-AR’a göre, Ağustos ayında 4 kişilik aile için açlık sınırı, 26 bin 832 TL, yoksulluk sınırı 73 bin 462 TL, tek başına yaşayan bir kişinin asgari yaşam maliyeti 31 bin 133 TL’dir. Ülkemizde milyonlarca asgari ücretli 17 bin TL ve milyonlarca emekli 12 bin TL gibi açlık sınırının çok çok altında gelirle ayakta durmaya çalışmaktadır. Çocuklarımız yatağa aç giriyor, okula aç gidiyorlar. Yaklaşık 10 milyon yurttaşımız işsiz. İş bulabilenler, işsizlik tehditi altında insan onuruna yakışmayan çalışma koşullarına mecbur bırakılıyorlar. İş cinayetlerine kurban ediliyorlar. Gençlerimiz eğitime ulaşamıyor, mutsuzlar, umutsuzlar. Çareyi yurt dışına göç etmekte arıyorlar. Kadınlarımız, çocuklarımız öldürülüyorlar. Yaşlılarımız, yaşamlarının bu kıymetli dönemlerinde hak ettikleri neredeyse hiçbir şeye ulaşamıyorlar. Güvenli barınma koşullarının olmaması yine milyonlarca insanımızın sorunu. Sokaklarımız güvenli değil, şiddet kol geziyor. Ülkemizin dört bir tarafında yaşadığımız çevre katliamları da büyük bir halk sağlığı sorunu olarak karşımızda. Şehrimizde Mihalgazi Alpagut ve Tepebaşı Atalan Mevkii’nde yapılmak istenen siyanürlü altın madeni de ormanlarımızı, tarımı, hayvancılığı, akarsularımızı yok ederek, insanlarımızı yüzyıllardır yaşadıkları, ürettikleri topraklardan göçe zorlayarak büyük bir halk sağlığı felaketi olarak karşımızda. Elbette biz buna karşı duracağız ve asla izin vermeyeceğiz. Halk sağlığı alanında yaşadığımız olumsuzluklar sadece bunlar değil maalesef. Ülkemizde bazı aşıların bulunamaması yanında son yıllarda bilim dışı inanışlarla aşı karşıtlığının ve çok çeşitli bilim dışı tutum ve uygulamaların arttığını ve bunların olumsuz sonuçlarını görüyoruz. Örneğin, 2012’de 51 olan kızamık vaka sayısı, 2023’te 4 bin 959 oldu. Tüm bunların yanında, ülkemizde tam da 2001 yılından bu yana yönetimde olan anlayış maalesef sağlığı topyekün özelleştirmiş ve artık ulaşılamaz noktaya getirmiştir. Bu anlayış bizlerin reddettiğimiz ve durdurulması için mücadele verdiğimiz, paran kadar sağlık anlayışıdır. Bu anlayışta ne hastanın ne de sağlık çalışanlarının en ufak kıymeti yoktur. Hastalıklardan koruyamadıkları insanlarımızın maalesef tedavi edilmesi de imkansız haldedir. İnsanlarımıza reva görülen muayene için randevu bulunamamasıdır. Hekimler ise, güçlükle randevuya ulaşabilen hastalarımızı sadece 3-5 dakika içinde muayene etmeye zorlanmaktadır. Sayın Bakan’ı aşı karşıtlarına ve bilim dışı sözde tıp uygulamalarına karşı itiraz etmeye ve 3-5 dakikada hasta bakmaya zorladıkları meslektaşlarımızın halini görmeye davet ediyoruz. Son cümlemiz şudur: Merkezinde rantın, paranın değil, insanın ve bilimin olduğu, liyakat sahibi yöneticilerin görevlendirildikleri, iyi eğitimin, şeffaflığın, hukukun, demokrasinin, barışın yani insan haklarının olduğu koşullarda halkın gerçek anlamda sağlığından söz edilebilir. Aksi, yani şimdi bizlerin yaşadığımız durum, sadece ‘Dostlar alışverişte görsün.’ sözünden ibarettir. En kısa sürede gerçek anlamda halkın sağlığından bahsedeceğimiz günlere ulaşmayı diliyoruz, bunun için mücadelemize devam ediyoruz ve edeceğiz. Saygılarımızla.   Dr. Nazan Aksaray Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Yönetim Kurulu Adına

Devamını okuyun...

Milletvekillerine Sesleniyoruz: Yasayı Geri Çekin!

Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Eskişehirliler, Bugün, yaşatmaya yemin etmiş bir meslek grubu olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tüm milletvekillerimizin akıl ve vicdanına seslenmek ve geri dönüşü olmayan hayvan katliamları ile altından kalkılamayacak, çok büyük sorunlar doğuracak, sokak hayvanlarının ölüm fermanı olan kanun teklifinin derhal geri çekilmesini talep etmek için buradayız. Sokak hayvanlarının toplatılması ve katledilmesi demek olan bu kanun taslağını kabul etmiyoruz. Bu kanunun bir halk sağlığı önlemi olarak sunulmasını reddediyoruz. Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Eskişehirliler, Halen yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre; sokaklar, hayvanların doğal yaşam alanıdır. İnsanlığın kendini efendi olarak gördüğü bu kapitalist düzende hoyratça harcanan, yok edilen tüm doğal varlıklarımız gibi yüzyıllardır birlikte yaşadığımız, mahalle sakinlerimiz can dostlarımızın da yaşam alanları giderek yok edildi, çeperlere sürgün edildiler ve maalesef gelinen noktada katledilmelerinden bahsedilir oldu. Aslında ne oldu? Hayvanları Koruma Kanunu’nda artık herkesin gayet iyi bildiği görevleri açık olarak yazılan kurumlar, görevlerinin gereklerini yerine getirmediler. Kendi suçlarını, kabul edilemez yeni düzenleme ile sokak hayvanlarına atmaya ve onları cezalandırmaya çalışıyorlar. Başarısızlıklarını böylece maskelemeye çalışıyorlar, ancak bizler buna izin vermeyeceğiz. Tüm yetkililere hep birlikte soralım: Hayvanları Koruma Kanunu’nu neden uygulamadınız? Görevlerinizi neden yerine getirmediniz? Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Eskişehirliler, Sokak hayvanları için üretimin durdurulması, ticaretin yasaklanması, kısırlaştırma, aşılama, yerine bırakma ve gözetim gibi bilimsel, adil ve akılcı çözümler bulunmaktadır. Bilimsel çalışmalar kısırlaştırmanın en etkili yöntem olduğunu göstermektedir. Merkezi ve yerel yönetimlerin bunları gerçekleştirecek insan gücü, araç, gereç, donanım ve finansman kaynağı bulunmaktadır. Bizler meslek örgütü olarak akıl ve bilimin ışığında her canlının yaşam hakkını koruyacak her türlü çözümün parçası olacağımızı buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kendi çıkarlarımızı hayvanların haklarından ve özgürlüğünden önde görerek yaşamı savunmak mümkün değildir. Tüm canlıların ortak ve bir arada yaşayabilmesinin mümkün olduğunu biliyoruz. Yaşamı ve yaşatmayı savunmaya devam edeceğiz. Bu ölüm kalım kararı öncesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tüm milletvekillerimize bir kez daha sesleniyoruz! Akıl ve bilimin gösterdiği yolu seçin, geri dönüşü olmayan hayvan katliamları ile altından kalkılamayacak, çok büyük sorunlar doğuracak bu ölüm fermanı kanun teklifinin geri çekilmesini sağlayın! Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Eskişehirliler, Bir de duyurumuz olacak. Bileşeni olduğumuz Eskişehir Emek ve Demokrasi Platformunun bugün 19.00’da Yediler Parkı’nda kitlesel basın açıklaması olacaktır. Ayrıca 28 Temmuz 2024 Pazar günü 19.00’da Ulus Anıtı’ndan Yediler Parkı’na “Yasayı Geri Çek” diyerek yürüyeceğiz ve Yediler Parkı’nda kitlesel basın açıklaması yapacağız. Tüm Eskişehirlilerle yüksek sesle “Yasayı Geri Çek” demek istiyoruz. Eminiz milletvekillerimiz ülkemizin dört bir yanından yükselen seslerimizi duyacak ve büyük hatadan geri döneceklerdir. Saygılarımızla. Dr. Nazan Aksaray Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Yönetim Kurulu a. Başkan

Devamını okuyun...

Alpagut-Atalan Altın Madenine Hayır!

Ankahaber.net Değerli Basın Emekçileri Sevgili Eskişehirliler,   Şehrimiz yine büyük bir çevre yıkımı ve halk sağlığı tehditi altında! Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş., şehrimize kuş uçuşu 20 dakika mesafede Tepebaşı İlçesi Atalan Mahallesi ve Mihalgazi İlçesi Alpagut Mahallesi mevkiinde,  siyanürlü altın ve gümüş madeni açmak istiyor. Bu bölgeyi halkımız bereketli topraklarından gelen domatesiyle, rokasıyla, türlü sebze, meyvesiyle çok iyi tanıyor. Madenin açılmak istendiği yer, şehrimizin ve ülkemizin göz bebeği şehrimizde bilinen adıyla Sakarı Bölgemiz. Bu bölge, Orta Sakarya Havzası’nda ve Sakarya Nehri’ne sadece 4 km uzaklıkta, verimli toprağı ile İç Anadolu’nun Çukurovası olarak anılan, dört mevsim narenciye dahil çok çeşitli sebzenin, meyvenin yetiştiği bir bölgedir. Ülkemizde Iğdır’la birlikte mikroklima özelliği olan iki bölgeden biridir. Ormanları, tarım alanları, meraları, akarsuları ve kültürel zenginliğiyle, şehrimizin ve ülkemizin gözbebeği bir bölgeden bahsediyoruz. Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Eskişehirliler, Cengiz Holding’in şirketi, yerel seçim öncesi ÇED olarak bilinen Çevresel Etki Değerlendirme başvurusunu durdurmuştu. Seçim bitti ve maalesef ÇED süreci yeniden hareketlendirildi. 5 Temmuz 2024’te, şirket ÇED başvuru dosyasını Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğüne teslim etti ve 5 gün gibi çok kısa bir süre sonra 10 Temmuz 2024’te Halkın Bilgilendirme Toplantısı’nın 15 Ağustos’ta olacağı duyuruldu. Üzerinde konuştuğumuz, ÇED ve ünitelerin toplam ruhsat alanı 1836 hektardır. ÇED alanı 509 hektardır. Yaklaşık 716 futbol sahası büyüklükten bahsediyoruz. Alanda 750 m derinlikte dev bir çukur açılacak. 15 yıllık olarak planlanan projede yılda 12 milyon ton kazı yapılacak ve patlatmalı açık ocak işletmeciliği, siyanürlü yığın liç yöntemi kullanılacak. Bu yöntem sadece 5 ay önce 13 Şubat 2024’de 9 işçimizin can verdiği Erzincan-İliç madeninde kullanılan yöntemlerden biridir. Bu bölgedeki saha da tıpkı Erzincan İliç gibi tepededir ve burada da eğim vardır ve Sakarya nehrine sadece 4 km mesafede olduğunu unutmayalım.  Bu eğimli arazi aklımıza yine hemen Erzincan İliç altın madenindeki siyanürlü liç yığını kaymasını getirmelidir. Bu yöntemle yapılan altın madenciliğinde, arama, sıyırma, patlatma, öğütme, siyanürleme ve depolama aşamaları vardır ve bu aşamaların her biri sağlığa zararlıdır. Bizler sağlığı, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam iyilik hali olarak tanımlarız. Oysa bölgede madenciliğe izin verilirse, halkımız bu üç önemli sağlık öğesini de maalesef kaybedecek. Ne olacak? Ağaçlarımız kesilecek, ormanlarımız, tarım arazilerimiz yok edilecek, sondajlar, patlamalar ve işletme için kullanılacak milyonlarca ton su nedeniyle su kaynaklarımız kuruyacak, tarım, hayvancılık, arıcılık yok olacak. Binalarımız hasar görecek, temiz havamız yerini toza bırakacak, yüzyıllardır bu topraklarda üreten halkımız, çaresizce köylerinden göç edecek. İşşizlik, umutsuzluk ve ruhsal rahatsızlıklar olacak. Siyanür ve toprakta bulunan ve siyanürle temas edince serbest ve zararlı hale gelen arsenik, kurşun, civa gibi ağır metaller, buharlaşma ve yağmur, sızma, taşma gibi yollarla Sakarya Nehri’ni de besleyen yer altı sularına karışacaklar, solunum, cilt teması veya bulaştıkları içme ve kullanma suları ve besin yoluyla vücuda girecekler ve kan hastalıkları, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar, bebeklerde bedensel ve zihinsel gelişme geriliği ve cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer gibi çeşitli kanserlere neden olacaklar. Ayrıca, sondaj, patlatma ve taşıma sırasında oluşacak toz da amfizem, silikozis, KOAH, kanser gibi akciğer hastalıklara neden olacak. Önemli bir durum da siyanürlü liç yığınlarında oluşacak kaymalar nedeniyle yaşanan iş cinayetleridir. Kısaca anlatmaya çalıştığımız nedenlerle, yaşatmaya yemin etmiş bir meslek grubu olarak yüksek sesle haykırıyoruz! Bu madene ve ülkemizin tüm varlıklarını talan eden vahşi madenciliğe hayır diyoruz! Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Eskişehirliler, Odamız “Eskişehir Kıymetlidir Platformu”nun bileşenlerinden biridir. Beş yıl önce, Eskişehir Kıymetlidir Platformu’nun öncülüğünde, halkımızla elele verdiğimiz mücadelemizle, Alpu Kömürlü Termik Santralı’nın yapımını nasıl durdurduysak, bu maden işletmesinin kurulmasına da izin vermeyeceğiz. Sadece Eskişehir’de değil, siyanürün ve ağır metallerin bulaşacağı suların Karadeniz’e kadar ulaşacağı, Sakarya Havzası’ndaki diğer illerimizde yaşayan yurttaşlarımızla da, omuz omuza, hep birlikte mücadele edeceğiz. Saygılarımızla.   Dr. Nazan Aksaray Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Yönetim Kurulu a. Başkan

Devamını okuyun...

Yeni Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’ndan Acil Taleplerimiz

Değerli Basın Emekçileri, Değerli Eskişehirliler, Bir hafta önce, önceki Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca istifa etti ve yerine Prof. Dr. Kemal Memişoğlu atandı. Dr. Fahrettin Koca’nın istifasını büyük memnuniyetle karşıladığımızı ifade etmek isteriz. Geç kalınmış bir istifadır. Yerine görevlendiren Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nu kutlarız ve başarılar dileriz. Ancak, bizler için, Bakan’ın değişmesi yeterli değildir, uygulanan sağlık politikasının değişmesi gerekir. Yeni Bakan’ın, ülkemizde 21 yıldır uygulanan ve ülkemiz sağlık ortamını topyekün yıkıma uğratan, Dünya Bankası’nın ranta dayalı sağlıkta dönüşüm programını, acilen durdurmasını istiyoruz. Bunun için, yeni Sağlık Bakanı’nın, önceki Bakan’ın hatalarını tekrar etmemesini, adil, şeffaf, demokratik, meslek ilkelerine bağlı, rantı değil liyakati, bilimi, emeği ve halkın sağlık hakkını önceleyen bir bakan olmasını diliyoruz. Yıllardır dile getirdiklerimizi bu kez gerçekleşmesi umuduyla, bir kez daha talep ediyoruz. Yeni Bakan’ın kamuda, özel sektörde, tıp fakültelerinde çok ağır koşullarda çalışan, her geçen gün her açıdan değersizleştirilen, mobbinge, şiddete maruz kalan, emeğinin karşılığını alamayan, tükenen, çareyi yurt dışında arayan, emeklilikte açlık sınırının altında maaşlarıyla ayakta durmaya çalışan meslektaşlarına, sağlık çalışanlarına kulak vermesini istiyoruz. Yeni atanan Bakan’dan en temel ve en acil isteğimiz, ilk söz olarak da söylediğimiz, mevcut haliyle büyük mağduriyetlere neden olan ve eğer devam etmekte ısrar edilirse çok daha büyük mağduriyetlerle karşılaşma ihtimalini düşünmek bile istemediğimiz, sağlıkta dönüşüm programından acilen geri dönmesidir. İstediğimiz, çok kolay ve nettir: Eşit, nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz, kamusal sağlık hizmeti istiyoruz. Bunun için; Koruyucu sağlığı öncelemesini, ne kadar çok hasta bakıldığıyla değil, ne kadar çok yurttaşımızı hasta olmaktan koruduğuyla övünmesini, Birinci basamağı güçlendirmesini, bölge tabanlı sisteme geri dönmesini ve basamaklı sağlık sistemini getirmesini, Tüm çalışma ortamlarında, örneğin, hastalara Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği 20 dakika süre ayrılması gibi, iyi hekimlik ilkelerinden asla taviz vermemesini, Sermayeye ucuz işgücü, hatta köle sağlamak için, eğitimin niteliğini önemsemeden, mantar gibi tıp fakültesi açmaktan, tıp fakültelerine nitelikli eğitim alamayacak kadar asistan almaktan vazgeçmesini, Hekimlere, tek kalemde ödenecek ve emekliliklerine yansıyacak, hak ettikleri ücretleri vermesini, performans sistemini kaldırmasını, Liyakatten uzak yöneticileri görevden almasını ve yetkin kişileri görevlendirmesini, İhtilaf halinde mahkeme yetkisi bile İngiltere’de olan hasta garantili şehir hastanelerini şirketlerden, halkımızı da ağır mali yükten kurtarmasını, Şehir merkezlerindeki kamu hastanelerimizi yeniden açmasını, Sağlıkta şiddetin sona ermesi için Türk Tabipleri Birliği’nin mevzuat önerilerini ve diğer tüm önlemleri uygulamaya koymasını, Açlık sınırının altında maaşlarıyla ayakta durmaya çalışan emekli hekimlerin mağduriyetlerini gidermesini, Tüm bu süreçlerde, 106.168 hekimin üyesi olduğu yüz akı örgütümüz Türk Tabipleri Birliği ile işbirliği içinde olmasını istiyoruz.   21 yılda oluşan büyük tahribat nedeniyle, kamuda veya özel sektörde, birinci, ikinci veya üçüncü basamakta çalışan meslektaşlarımızın ve bu kurumlardan hizmet alan hastalarımızın sorunları o kadar büyük ki, bu liste çok uzatılabilir. Kısaca, yeni Sağlık Bakanı’nın hekimlik ilkelerine bağlı olduğunu görmeyi diliyoruz. Eskişehir-Bilecik Tabip Odası olarak, halkımızın sağlık hakkı, emeğimiz ve meslekî ilkelerimiz için mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha dile getiriyor ve hepinize saygılar sunuyoruz.   Dr. Nazan Aksaray Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Yönetim Kurulu a. Başkan  

Devamını okuyun...

Dr. Ekrem Karakaya’yı saygıyla anıyoruz.

Değerli meslektaşlarımız, İki yıl önce bugün görevi başında uğradığı silahlı saldırı sonucu kaybettiğimiz genç meslektaşımız Dr. Ekrem Karakaya’yı ve sağlıkta şiddet nedeniyle kaybettiğimiz tüm meslektaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Sağlıkta şiddetin sona ermesi için acilen, başta TTB’nin önerdiği etkin yasanın çıkarılması olmak üzere tüm önlemlerin alınmasını talep ediyoruz. Bunun için hep birlikte mücadele edeceğiz. Saygılarımızla. Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Yönetim Kurulu

Devamını okuyun...

Odamız Başkanı’nın Anadolu Gazetesi’nin “Yeni Sağlık Bakanı’ndan Bekledikleriniz” Sorusuna Yanıtı

Eskişehir Bilecik Tabip Odası (EBTO) Başkanı Dr. Nazan Aksaray, yeni atanan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’ndan sağlık çalışanlarının sorunlarına çözüm bulmasını ve taleplerini dikkate almasını istedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın istifası sonrası yerine Kemal Memişoğlu atandı. Bakan değişiminin ardından açıklamalarda bulunan Eskişehir Bilecik Tabip Odası (EBTO) Başkanı Nazan Aksaray, Bakan Koca’nın istifasını memnuniyetle öğrendiklerini söyledi. Yeni Bakan Kemal Memişoğlu’ndan taleplerinin açık ve net olduğunu belirten Aksaray, “Yıllardır dile getirdiklerimizi bir kez daha talep edeceğiz. Kamuda, özel sektöre, tıp fakültelerinde çok ağır koşullarda çalışan, her geçen gün her açıdan değersizleştirilen, mobbinge, şiddete maruz kalan, emeğinin karşılığını alamayan, tükenen, çareyi yurt dışında arayan, emeklilikte açlık sınırının altında maaşlarıyla ayakta durmaya çalışan meslektaşlarına, sağlık çalışanlarına kulak vermesini istiyoruz” dedi. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI HEKİMLERİ DEĞERSİZLEŞTİRİYOR Sağlıkta dönüşüm programının ranta dayalı ve sağlığın topyekûn özelleştirildiği bir sermaye projesi olduğunu söyleyen Aksaray, “Mantar gibi açılan niteliksiz tıp fakülteleri, tıp eğitiminin toplum sağlığından ziyade bireysel tedavi metotlarına kaydırılması, birinci basamakta bölge tabanlı değil, nüfusa göre belirlenen aile hekimliği sisteminin getirilmesi, hekimlere temel yaşam standardını ancak yakalayabilecekleri gelirin, yaptıkları muayene, ameliyat gibi işlemlerle performansa bağlı hale getirilmesi, bu duruma itiraz etseler dahi hekimlerin 2-3 dakikada bir hasta bakmaya zorlanmaları, şehir merkezindeki kamu hastanelerinin kapatılıp, yıkılıp, şehrin dışına, şehir hastanesi denilen şirket hastanelerinin açılması ve tüm bu programın istedikleri şekilde yürütülmesi için liyakatten uzak yöneticilerin atanması hep bu programın parçasıdır” ifadelerini kullandı. Sağlıkta dönüşüm programının küresel sermayeye büyük kazanç sağladığını vurgulayan Aksaray, “Programın başka önemli öğesi, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının değersizleştirilmesidir. Ancak, programda sadece hekimin ve sağlık çalışanın değil, hastalarımızın da hiç değeri yoktur. Aslında hekimler de hastalarımız da bu sistemin mağdurudur” şeklinde konuştu. ACİLEN VAZGEÇİLMELİ Sağlıkta şiddetin bu sistemin bir sonucu olduğunun altını çizen Aksaray, “Bu sistem, ayrıca, hepimizin güvencesi Sosyal Güvenlik Kurumu’nu da ağır yük altına sokmaktadır. Yeni atanan Bakan’dan ilk ve en acil isteğimiz, mevcut haliyle büyük mağduriyetlere neden olan ve eğer devam etmekte ısrar edilirse çok daha büyük mağduriyetlerle karşılaşma ihtimalini düşünmek bile istemediğimiz, sağlıkta dönüşüm programından acilen geri dönmesidir. İstediğimiz, çok kolay ve nettir: Eşit, nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz, kamusal sağlık hizmeti istiyoruz” dedi. TALEPLERİNİ SIRALADI EBTO Başkanı Aksaray, Bakan Memişoğlu’ndan taleplerini şöyle sıraladı: •    “Koruyucu sağlığı öncelemesini, ne kadar çok hasta bakıldığıyla değil, ne kadar çok yurttaşımızın hasta olmaktan korunduğuyla övünmesini, •    Birinci basamağı güçlendirmesini, bölge tabanlı sisteme geri dönmesini ve basamaklı sağlık sistemini getirmesini, •    Tüm çalışma ortamlarında, örneğin, hastalara Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği 20 dakika süre ayrılması gibi, iyi hekimlik ilkelerinden asla taviz vermemesini, •    Sermayeye ucuz işgücü, hatta köle sağlamak için, eğitimin niteliğini önemsemeden, mantar gibi tıp fakültesi açmaktan, tıp fakültelerine nitelikli eğitim alamayacak kadar asistan almaktan vazgeçmesini, •    Hekimlere, tek kalemde ödenecek ve emekliliklerine yansıyacak, hak ettikleri ücretleri vermesini, performans sistemini kaldırmasını, •    Liyakatten uzak yöneticileri görevden almasını ve yetkin kişileri görevlendirmesini, •    İhtilaf halinde mahkeme yetkisi bile İngiltere’de olan hasta garantili şehir hastanelerini şirketlerden, halkımızı da ağır mali yükten kurtarmasını, •    Şehir merkezlerindeki kamu hastanelerimizi yeniden açmasını, •    Sağlıkta şiddetle etkin şekilde mücadele etmesini, •    Açlık sınırının altında maaşlarıyla ayakta durmaya çalışan emekli hekimlerin mağduriyetlerinin giderilmesini, •    Tüm bu süreçlerde, 106.168 hekimin üyesi olduğu yüz akı örgütümüz Türk Tabipleri Birliği ile işbirliği içinde olmasını istiyoruz.” Kaynak : ANADOLU GAZETESİ MUHABİRİ – M. ANIL AKSOY

Devamını okuyun...

Sahipsiz Hayvanlara İlişkin Basın Açıklaması

Eskişehir-Bilecik Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası’nın sahipsiz hayvanlar konusunda yaptıkları basın açıklamasına Odamız adına Onur Kurulu üyemiz ve hayvan hakları aktivisti Dr. Tansu Sakarya katıldı. Eczacılar Odası, Diş Hekimleri Odası ve Veteriner Hekimleri Derneği’nin de katıldığı basın açıklamasının metni : YASALAR ÖLDÜRMEZ, YAŞATIR, MESLEK YEMİNİMİZE BAĞLI KALACAĞIZ, YAŞATACAĞIZ! Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın iş birliğinde Hayvanları Koruma Kanunu’na ilişkin yasa değişiklik tasarısı hazırlandığını, teklifin önümüzdeki haftalarda TBMM’ne geleceğini basından öğrenmiş bulunuyoruz. Değişiklik taslağı hazırlanırken Türk Veteriner Hekimleri Birliği veya herhangi bir meslek odamızın görüşü alınmamıştır. Basındaki haberlerden edindiğimiz bilgilere göre; bu taslakla getirilenlerin daha önceki değişiklikler gibi sahadan ve bilimsellikten uzak, uygulanması mümkün olmayan, toplum vicdanını rahatsız eden değişiklikleri içerdiği ve ülkemize bu alanda bir 20 yıl daha kaybettireceği kaygısı taşımaktayız. Eskişehir Bilecik Bölgesi Veteriner Hekimler Odası olarak sahipsiz hayvanların itlafına sebep olacak her türlü uygulamanın karşısında olduğumuzu bu uygulamaların hayvan refahı açısından kabul edilemez olduğunu kamuoyu ile paylaşmak zorunluluğu hissediyoruz. Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve 56 Veteriner Hekim Odalarımızın hazırladığı çözüm önerilerimiz; – Büyükşehir Belediyelerinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve diğer belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü kurulmalıdır. – Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve Veteriner İşleri Müdürlüklerinde nitelikli ve yeterli sayıda personel istihdamı sağlanmalıdır. – Geçici Bakımevi kapasitesini karşılar sayıda veteriner hekim, hayvan sağlığı yardımcı personeli ve işçi personel bulunmalıdır. Bu konuda standartlar oluşturulmalıdır. Geçici hayvan bakımevinde çalışan yardımcı personeller hijyen, hayvan davranışları, hayvan refahı ve bakımı, hayvanların tutulması ve yakalanması konusunda eğitim almalıdır. – İhtiyaç duyulan bölgelerde veteriner fakülteleri ve serbest veteriner hekimlerden kısırlaştırma çalışmalarında destek alınmalıdır. – Sahipli hayvanlar da dahil olmak üzere kontrolsüz üreme ve denetimsiz ticari satışların önüne geçilmeli, üretim yapılacaksa ilgili bakanlığın denetimi ve mutlaka veteriner hekimlerin denetimi ve onayıyla yapılmalıdır. – Sahipsiz kedi ve köpeklerin sokaktan sahiplenilmesi özendirilmeli, sahiplenilmesi halinde kimliklendirilmesi ile ilgili zorluklar ortadan kaldırılmalı, her yaştaki hayvan kimliklendirilebilmelidir. – Çevreye uyum gösteremeyen, yaşlı, zayıf, engelli vb. köpekler ve kediler sahiplendirilinceye kadar veya hayatları boyunca bakımevlerinde kalmalıdır – Hayvan sahiplenme şartları yeniden düzenlenmelidir. – Sokağa terkedilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır – Önemli bir sokak hayvanı kaynağı olan kırsal yerleşim alanları ile tarım işletmelerindeki hayvanlar denetim altına alınmalıdır – Ayrıca, sahiplendirmenin özendirilmesi, devletin bu konuda destek vermesi, bireysel sahiplenmenin yanı sıra, ülkemizde bulunan çok sayıda şirketin ve kamu kurumlarının hayvanları sahiplenmesi sağlanmalıdır – Çözüm için başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden yardım alınmalı, destekleri istismar eden kişi ve kurumlar denetlenmelidir. Son sözümüz şudur ki, bu yasa tasarısı son halini almadan önce, uygarlığın ilk zamanlarından beri birlikte yaşadığımız kedi ve köpekler ile bütünleşik bir yaşamı en iyi bilen akademik meslek olarak görüşlerimizin alınması gerektiğini kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz. Vet. Adem Musluk Yönetim Kurulu a. EBVHO

Devamını okuyun...

Sağlıkta Dönüşüm Programı Hk. Basın Açıklaması

Değerli Basın Emekçileri, Değerli Eskişehirliler, Sizleri Eskişehir-Bilecik Tabip Odası’nın 2024-26 dönemi yönetim kurulu olarak saygıyla selamlıyoruz. Hepinizin yakından bildiği ve yaşadığı gibi sağlıkta her gün giderek büyüyen sorunlarla karşı karşıyayız. Hastalarımız randevu bulamıyorlar, bulurlarsa,  Bakanlığın uygulamaları yüzünden 2-3 dakikada muayene olmak zorunda kalıyorlar. İlaç bulamıyorlar, bulurlarsa yüksek katkı payları nedeniyle ilaçlarını alamıyorlar. Hastanelerde yatak bulunamıyor, başka illerde veya özel kuruluşlarda çare aramaya mecbur kalıyor hastalarımız. Açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan insanlarımız ise büyük bir çaresizlikle baş başa kalıyorlar. Yönetim kurulu olarak ilk basın açıklamamızı bu büyük sorunlar yumağının nedeni olan, Sağlık Bakanlığı’nın ısrarla devam ettirdiği, sağlıkta dönüşüm programı denilen yanlış sağlık politikası hakkında yapmayı uygun bulduk. Her şey 2003 yılında mevcut hükümetin, tüm itirazlara rağmen, sağlıkta dönüşüm programını uygulamaya koyması ile başladı. Bu program, merkezinde sadece rantın ve paranın olduğu, bilimden, insanî tüm değerlerden ve liyakatten uzak, toplumun sağlık hakkının, hekimlerin, sağlık çalışanlarının emeğinin, meslekî değerlerinin ve ilkelerinin yok sayıldığı, sağlığın topyekün özelleştirildiği bir sermaye projesidir. Mantar gibi açılan nitelikliksiz tıp fakülteleri, tıp eğitiminin toplum sağlığından ziyade bireysel tedavi metodlarına kaydırılması, birinci basamakta bölge tabanlı değil, nüfusa göre belirlenen aile hekimliği sisteminin getirilmesi, hekimlere temel yaşam standardını ancak yakalayabilecekleri gelirin, yaptıkları muayene, ameliyat gibi işlemlerle performansa bağlı hale getirilmesi, bu duruma itiraz etseler dahi hekimlerin 2-3 dakikada bir hasta bakmaya zorlanmaları, şehir merkezindeki kamu hastanelerinin (şehrimizde yıllarca hizmet vermiş devlet hastanesi gibi) kapatılıp, yıkılıp, şehrin dışına, şehir hastanesi denilen şirket hastanelerinin açılması ve tüm bu programın istedikleri şekilde yürütülmesi için liyakatten uzak yöneticilerin atanması hep bu programın parçasıdır. Bu program aslında 1978 yılında Dünya Bankası tarafınca başlatılmış, önceki hükümetlerde küçük hareketler olsa da, uygulamaya koyan ve yaşanan her tür mağduriyete ve itiraza rağmen devam ettiren, mevcut hükümet olmuştur. Bu programın önemli bir öğesi, yurttaşlarımızın en ufak şikayetle bile tüm sağlık kurumlarına, acil servis dahil istedikleri zaman başvurmalarının sağlanması, çok tetkik ve görüntüleme isteği, çok ilaç tüketimi, yani kışkırtılmış sağlık hizmetidir. İlaçların, tıbbi malzemelerin çoğunluğunun ülkemizde üretilmediği düşünülürse, bu politikanın çok uluslu küresel sermayeye kazanç sağladığı hemen anlaşılabilir. Programın başka önemli öğesi, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının değersizleştirilmesidir. Ancak, programda sadece hekimin ve sağlık çalışanın değil, hastalarımızın da hiç değeri yoktur. Hastalarımızın bunu bilmesini istiyoruz. Aslında hekimler de hastalarımız da bu sistemin mağdurudur. Biz hekimler, hastalarımızı hak ettikleri sürede muayene etmek (ki bu süre ortalama 20 dakikadır), sadece gerekli tetkikleri ve görüntüleme metodlarını istemek, sadece gerekli ilaçları vermek, yani iyi hekimlik yapmak istiyoruz. Ağır çalışma koşulları altında, beden ve ruh sağlığımızı kaybetmeyi, mesleğimizi yapamaz hale gelmeyi ve genç meslektaşlarımızın yurt dışına gitmesini istemiyoruz. Halkımızın, bu kötü sistemin bizi hastalarımızla karşı karşıya getirmeye çalıştığını bilmesini istiyoruz. Sağlıkta yaşadığımız şiddet, bu sistemin, hem öğesi hem sonucudur. Bizler hastalarımızı şifaya kavuşturmak için yemin etmiş meslek grubuyuz. Hastalarımızla karşı karşıya bırakılmayı asla kabul etmeyiz, etmeyeceğiz. Şiddet doğuran bu ortama karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bir kez daha dile getiriyoruz, sağlık kurumlarında yaşanan sorunların sorumluları hekimler, sağlık çalışanları değil, bu kötü sağlık politikasıdır. Sağlık Bakanlığı’nın bu programı aslında başlattıkları anda iflas etmiştir. Ancak artık bu durum açıkça görünür oldu. Sistemlerini ayakta tutmak için her gün yeni bir yama yapıyorlar. Son olarak 13 Mayıs 2024 tarihinde onaylı randevu sistemini ilan ettiler. Oysa, hiçbir yaraya derman olmayacağı gibi, şiddet dahil yepyeni sorunlara neden olacak bir uygulamadan başka bir şey değildir bu. Son olarak, doğrudan Sağlık Bakanı’na seslenmek istiyoruz. Sayın Bakan, yukarıda saydığımız ve aslında bir basın açıklaması süresinde tüm detaylarını dile getiremediğimiz, mevcut haliyle büyük mağduriyetlere neden olan ve eğer devam ederseniz çok daha büyükleriyle karşılaşma ihtimalini düşünmek bile istemediğimiz, hepimizin güvencesi Sosyal Güvenlik Kurumu’nu da ağır yük altına sokan sağlıkta dönüşüm programınızdan acilen geri dönmenizi istiyoruz. İstediğimiz, çok kolay ve nettir: Eşit, nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz, kamusal sağlık hizmeti istiyoruz. Bunun için; Koruyucu sağlığı öncelemenizi; ne kadar çok hasta bakıldığıyla değil, ne kadar çok yurttaşımızın hasta olmaktan korunduğuyla övünmenizi, Birinci basamağı güçlendirmenizi, bölge tabanlı sisteme geri dönmenizi ve basamaklı sağlık sistemini getirmenizi, Tüm çalışma ortamlarında, örneğin, hastalara Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği 20 dakika süre ayrılması gibi, iyi hekimlik ilkelerinden uzaklaşmamanızı, Sermayeye ucuz işgücü, hatta köle sağlamak için mantar gibi tıp fakültesi açmaktan, tıp fakültelerine nitelikli eğitim alamayacak kadar asistan almaktan vazgeçmenizi, Hekimlere, tek kalemde ödenecek ve emekliliklerine yansıyacak, hak ettikleri ücretleri vermenizi, performans sistemini kaldırmanızı, Liyakatten uzak yöneticileri görevden almanızı ve yetkin kişileri görevlendirmenizi, İhtilaf halinde mahkeme yetkisi bile İngiltere’de olan hasta garantili şehir hastanelerini şirketlerden, halkımızı da ağır mali yükten kurtarmanızı, Şehir merkezlerindeki kamu hastanelerimizi yeniden açmanızı istiyoruz. 21 yılda oluşan büyük tahribat nedeniyle, kamuda veya özel sektörde, birinci, ikinci veya üçüncü basamakta çalışan meslektaşlarımızın ve bu kurumlardan hizmet alan hastalarımızın sorunları o kadar büyük ki, bu liste çok uzatılabilir. Eskişehir-Bilecik Tabip Odası olarak, halkımızın sağlık hakkı, emeğimiz ve meslekî ilkelerimiz için mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha dile getiriyor ve hepinize saygılar sunuyoruz. Dr. Nazan Aksaray Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Yönetim Kurulu a. Başkan

Devamını okuyun...